Çıra Eken Yangın Biçer
4 min read
İzmir’in güneyinde yer alan Kızıldağ Önemli Doğa Alanı’ndaki yangın felaketi, hepimizi derinden üzmüştür. Bu felaket, hem ormanda yaşayan sayısız canlının yok olmasına sebep olmuş, hem de İzmir’in akciğerlerinin yanması ile sonuçlanmıştır. Bu yangın sonrasında artık yapılması gereken tek şey, bu bölgenin yeniden doğaya kazandırılmasıdır. Ancak bu çalışmalar sırasında, önceki yıllarda yapılan hataların tekrar edilmemesi gerekmektedir.
Bu nedenle orman restorasyonu çalışmaları yapılırken aşağıdaki hususların dikkate alınmasını talep ediyoruz:
1-
Ormanın restorasyonu sırasında ekosistemin bütünlüğünü destekleyecek
şekilde Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Orman Amanejman Planlaması
prensibiyle konuya yaklaşılması önem arz etmektedir. Bu kapsamda
yalnızca kızılçam gibi çıralı, kolay yanan ağaç türleri yerine, Ege’nin
doğal orman bitki örtüsünün diğer parçaları olan meşe, menengiç gibi
ağaç türlerinin gelişimine izin vermek gerekmektedir. Bu ağaç türleri
yangına daha dirençli türler olmanın yanında, barındırdıkları biyolojik
çeşitlilik ve toprağı geliştirme özellikleriyle kızılçama göre çok daha
zengin bir orman dokusunun oluşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla orman
restore edilirken, yalnızca kızılçam değil; uygun yerlerde meşe,
menengiç gibi ağaç türlerinin kullanılması gerekmektedir. Ege’nin doğal
ormanlarının neye benzediği, nasıl bir görüntüsü olduğu bugün İzmir
Menderes’teki Notion Antik Kenti’ne bakılarak görülebilir. Aslında
yapılması gereken buradaki doğal orman dokusunun tüm Kızıldağ’a
yaygınlaştırılmasıdır.
2- Ağaçlandırma çalışmaları
yapılırken, dozer ve kepçelerle toprağın tesviye edilerek teraslama
yapılması çoğu zaman sakıncalı sonuçlar doğurmaktadır. Bu yöntem, Ege
Bölgesi gibi organik materyallerinin toprak dokusunda son derece ince
bir katmana sahip olduğu bölgelere ciddi zararlar verebilmektedir. Dozer
ve kepçeler, gezdikleri yerlerde ve terasladıkları noktalarda zaten
ince olan organik toprak dokusunun kayaların ve minerallerin altında
kalmasına; ağaçların ve bitkilerin gelişmesi için önemli olan organik
materyallerin ortadan kaybolmasına neden olmaktadır. Bu nedenle ağır
teraslama çalışmaları yapılmadan bu hususa dikkat edilmesi
gerekmektedir.
3- Doğal ormanların yanmasını
engellemek ve aynı zamanda bundan sonra böyle felaketlerin gerçekleşme
ihtimalini ortadan kaldırmak için ormanlarımızda kara keçi gibi yerli
keçi ırklarının otlayabilmesi gerekmektedir. Sanılanın aksine keçilerin
çok yıllık orman ağaçlarıyla beslenme oranı %30’un altındadır.
Besinlerinin büyük çoğunluğu ise orman tabanındaki tutuşabilirliği
yüksek otsu bitkiler ve çalılar olan keçiler, bu özelliğiyle orman
tabanındaki tutuşabilir alan oranını ciddi oranında azaltmaktadır.
Keçilerin ve diğer otoburların olmadığı bir orman dokusunun altında kuru
otlar ve çam pürüleri daha hızlı bir şekilde çoğalmakta ve bir yangın
olduğunda bu otlar ve kurumuş çam yaprakları, yangının çok daha hızlı
yayılmasına sebep olmaktadır. Doğal koşullar altında Ege ormanları,
içinde sadece kızılçam değil aynı zamanda meşelerin, menengiçlerin ve
çok farklı türde ağaçların bulunduğu ve altında keçilerin, diğer
otoburların otladığı bir orman dokusudur. Bu sistem bozulduğunda,
aslında ormanlarımız da yangına karşı savunmasız hale gelmektedir. Bir
anlamda ormanın yangına karşı kendini sauınabileceği tüm doğal kalkanlar
elinden alınmaktadır. Bu nedenle ormanlarımızda hayvancılığın da
yapılabileceği ve doğal otoburların yeniden yaygınlaştığı bir yönetim
şekli esas alınmalıdır.
Bugünkü yangınların bu kadar geniş alanlara yayılması ve tahrip etmesinin sebebi, yalnızca bir doğa felaketi değil, aynı zamanda elli yılı aşkın bir süredir sürdürülen orman politikasının bir sonucudur. Bu politika nedeniyle, Ege’de yalnızca kızılçam ağaçlarından oluşan monokültür ormanlar doğal yayılışına göre çok daha geniş bir alan kaplamaktadır. Bir nevi Ege’nin dağlarına çıra ekilmekte ve günün sonunda da yangın biçilmektedir. Yaşanan bu son derece büyük ve İzmir’in akciğerlerini elinden alan felaket, bütün bu hataların gözden geçirilmesi, Ege ve Akdeniz iklimindeki ağaçlandırma ve orman politikasının bir daha değerlendirilmesi gerektiğini açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. İzmir’de yaşanan bu felaketin ardından gerçekleştirilecek olan orman restorasyonu çalışmaları; yalnızca kızılçam, yani yangında oldukça kolay yanabilen bir ağaç örtüsünün değil, birçok ağaç türünün ve otobur hayvvanların da bulunduğu Ege karışık ormanlarının oluşmasıyla sonuçlanmalı ve benzeri felaketlerin yeniden oluşması engellenmelidir.